TBMM BAŞKANI PROF.DR. MUSTAFA ŞENTOP POLİS AKADEMİSİ PROGRAMINA KATILDI

ŞEntop burada yaptığı konuşmada;
Polis Akademisi’nin değerli yöneticileri ve hocaları,
Akademimizin kıymetli öğrencileri,
Değerli misafirler, çok değerli kardeşlerim,
Bu gurur gününüzde sizlerle beraber olmaktan, coşkunuzu, mutluluğunuzu paylaşmaktan, buna şahitlik etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Polis Amirleri Eğitim Merkezimizdeki eğitimlerini tamamlayarak göreve başlamayı hak eden siz 2 bin 559 komiseryardımcımızı, başarılarından ötürü tebrik ediyor, her birinizin tek tek alınlarından öpüyorum.
Sizleri, vatana ve millete faydalı birer evlat olarak yetiştiren ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan ailelerimize de şükranlarımı sunuyorum.
Emekleri ve özverili çalışmalarıyla sizlerin mezuniyetine vesile olan tüm hocalarımıza, amirlerinize milletimiz adına teşekkür ediyorum.
Sözlerimin başında, sizlere Muhterem Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını iletiyorum. Cumhurbaşkanımız, burada, bu mutlu gününüzde aranızda bulunmayı çok arzu ediyordu. Ancak âni gelişmeler sebebiyle programında bir değişiklik oldu; buraya katılamadı. Kendisi yerine buraya katılmamı ve sizlere en kalbi selamlarını ve tebriklerini iletmemi istedi. Kendisine buradan biz de, teşekkürlerimizi ve dualarımızı gönderiyoruz.
Değerli kardeşlerim,
Mezun olduğunuz Polis Akademimiz sadece ülkemizin değil, 76 farklı ülkenin polis teşkilatına mesleki eğitim veren, stratejik öneme sahip bir kurumdur.
Bu güzide çatıdan mezun kardeşlerimiz, şu an Gine’den Afganistan’a, Kıbrıs’tan Suriye ve Somali’ye kadar dünyanın farklı köşelerinde, kimi zaman son derece sıkıntılı şartlar altında, ama daima huzura, barışa ve insanlığın yararına vazife ifa ediyor.
Şimdi ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında bu kutlu misyonu üstlenme sırası sizde.
Bugün mezun ettiğimiz sizler, 2 bin 559 evladımız, pek çok ülkenin gıptayla baktığı böylesine seçkin bir kurumda eğitim aldınız.
Bir yıl önce başlayan ve her aşaması zorlu ve yoğun geçen, teori ile pratiğin buluştuğu eğitim sürecini geride bıraktınız.
Bu süreci başarıyla tamamlayan arkadaşlarımız, artık komiser yardımcısı rütbesiyle emniyet teşkilatımıza katılmanın heyecanını yaşıyor.
Tam 174 yıllık şanlı bir geçmişe sahip Türk Polis Teşkilatı, sizlerin de katılımıyla, inşallah yeni bir dinamizm kazanacak, çok daha güçlenecektir.
Bu çatı altında eğitim hayatınız boyunca edindiğiniz üstün niteliklerin, disiplin ve prensiplerin, bundan sonra üstleneceğiniz görevlerde en büyük imkanınız olacağına inanıyorum.
Ülkemizin 81 vilayetinden gelen ve yine 81 şehrimize, 82 milyonun tüm fertlerine hizmet edecek olan siz komiser yardımcılarımıza Cenab-ı Hak’dan muvaffakiyetler diliyorum.
Değerli arkadaşlar…
Son 6 yıldır yaşadığımız acı tecrübeler; devlete, sivil iradeye ve hukuka bağlılığın önemini bizlere tekrar tekrar hatırlatmıştır.
Hatırlayacağınız üzere 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe teşebbüsüyle, devlet hiyerarşisi dışında örgütlenen paralel yapılanma ilk kez aleni bir şekilde ortaya çıkmışve ifşa olmuştu.
Milli iradenin temsilcisi olan meşru iktidarı, yargı ve polis içinde yuvalanmış örgüt mensupları eliyle devirmeyi amaçlayan bu girişimi, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, kararlı duruşumuz ve milletimizin desteğiyle, hamdolsun boşa çıkarmıştık.
Hemen akabinde de Paralel Devlet Yapılanması olarak adlandırdığımız bu örgütle mücadelemize hız verdik.
17-25 Aralık teşebbüsünün hemen akabinde paralel ihanet çetesinden arındırmaya başladığımız kurumlardan ilki Polis Akademisiydi. Çünkü burası, misyonu ve stratejik önemi itibariyle, tâ 1980’li yıllardan itibaren FETÖ’nün sızma faaliyetlerine maruz kalmışbir kurumumuzdu.
Örgüt, soru hırsızlığından mobbinge, terfi sistemlerini istismara kadar her türlü aracı kullanarak Polis Akademisi’ni kontrol altına almıştı.
FETÖ’nün Akademi üzerindeki tasallutunu kırmak için “Polis Eğitim Sistemi Reformu” gibi birçok adım attık.
O dönemde bu çalışmaları tam istediğimiz seviyede maalesef hayata geçiremedik. Bunun elbette, hem iç, hem de dışdinamiklerden kaynaklanan sebepleri vardı.
Örgüt, bürokrasi ve medya içindeki uzantılarıyla bu süreci sabote etmek için olağanüstü çaba harcadı.
Daha vahim olan ise dönemin siyasetçilerinin bir kısmının, ne yazık ki FETÖ ihanetinin önemini yeterince kavrayamaması oldu.
17-25 Aralık sürecinde biz demokrasiyi ve millet iradesini koruma mücadelesi verirken, FETÖ’ye karşı durmak yerine, örgütün iftira siyasetine prim verenler çıktı.
FETÖ’nün devletin tüm kurumlarına sızdığı, en mahrem toplantıları dinlediği ve bunları casusluk amacıyla kullandığı apaçık ortadayken, maalesef yapılan ikazlar görmezden gelindi.
17-25 Aralık sürecinde, sureta hukuk ve demokrasi örtüsüne gizlenen pek çok saldırıyı göğüslemek zorunda bırakıldık.
Ancak örgütün tehditlerine, şantaj ve montaj siyasetine boyun eğmedik.
Milletin emanetini, millet ve demokrasi düşmanlarına asla yedirmedik.
Değerli arkadaşlar, kıymetli misafirler,
Şimdi, zaman geçtikçe değeri daha çok anlaşılan bir hususun altını çizmek istiyorum.
Son derece sınırlı kalmışolsa da, 17-25 Aralık girişimi sonrası alınan tedbirler, 15 Temmuz ihanetinin başarıya ulaşmasını engellemiştir.
Şayet 15 Temmuz öncesinde, özellikle emniyet ve yargı içindeki yuvalan FETÖ’cü unsurları tasfiye etmişolmasaydık, Allah korusun, darbe teşebbüsü çok farklı bir şekilde neticelenebilirdi.
Hiç şüphesiz 15 Temmuz gecesi yazılan demokrasi destanında en büyük pay, çağrımız üzerine sokakları, meydanları dolduran aziz milletimizindir.
Kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla, polisi ve askeriyle 82 milyonun tamamı, tıpkı bir asır önce İstiklal Harbimizde olduğu gibi, canları pahasına iradesine, bayrağına, ezanına, istiklal ve istikbaline sahip çıkmıştır.
O gece bu millet can vermiş, 251 ciğerparesini şehit vermiş, ama canından aziz bildiği vatanını FETÖ’cü alçaklara teslim etmemiştir.
Elbette emniyet teşkilatımızın darbenin bertaraf edilmesinde üstlendiği kritik rolün hakkını büyük takdirle teslim etmeliyiz.
Özellikle Ankara Emniyet Müdürlüğümüz ile Gölbaşı Özel Harekat Başkanlığımızda yaşanan kalleşliği, yüreğimiz yanarak hatırlıyoruz.
Polis teşkilatımız, milletimizle omuz omuza FETÖ’cü teröristler tarafından işgal edilen yerleri kısa sürede kurtararak, çok önemli görevler ifa ettiler.
15 Temmuz gecesi şehit düşen 251 vatan evladı arasında 63 polisimizle birlikte 5 de askerimiz bulunuyordu.
Gazilik şerefine erişenler arasında da yine 284’ü polis, 42’si asker toplam 326 güvenlik görevlimiz var.
Gerek 15 Temmuz gecesi darbeye direnirken, gerekse terörle mücadele tarihimizde şehit olan tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Vatanımızın bekası için ölümü göze alan gazilerimize minnettarlığımızı ifade ediyorum.
Şehitlerimizin geride bıraktıklarına Mevla’dan sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Şimdiye kadar canlarını bu vatan için feda eden şehitlerimizin ruhlarını incitecek, onların geride bıraktıkları emanetlerine karşı bizi mahcup edecek hiçbir adımı atmadık, atmayacağız. Teröristlerden döktükleri kanlarının hesabını içerde ve dışarda sahada sormanın yanı sıra, hukuk önünde de takibini yapıyoruz.
FETÖ ile mücadele kapsamında, üçte biri de rütbeli düzeyinde, 30 bin 441 emniyet mensubu ihraç edildi. Aynı şekilde, 1.866 emniyet mensubu, haklarında süren soruşturmalar sebebiyle görevden uzaklaştırıldı.
Tabii bu süreci işletirken, adaletten, hakkaniyetten, hukuktan da taviz vermedik.
Haklarındaki soruşturmalar sonucunda isnat edilen suçlarla ilgili bilgi – belge bulunamayan 10 bin 311 emniyet mensubumuzun tekrar görevlerine iadesini yaptık.
Teşkilatın personel ihtiyacını, FETÖ’cülerden temizlenmek suretiyle ortaya çıkan boşluğu da dolduracak şekilde giderecek tedbirleri sür’atle aldık.
Geçtiğimiz 5 yıllık dönemde 14 bin 531’i komiser yardımcısı, 90 bin 400’ü polis memuru, 10 bin 250’si bekçi olmak üzere, toplam 115 bin 200 personeli göreve başlattık.
Bu büyük mücadele dönemini, hamdolsun, herhangi bir güvenlik zafiyetine sebebiyet vermeden geride bıraktık.
Devletimizi FETÖ’cülerden temizledikçe, terör ve suç örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadeleden tarihi sonuçlar elde etmeye başladık.
Türkiye’nin operasyon derinliğini, Suriye’den Irak’a kadar uzattık.
Bölücü terör örgütüne tarihinin en ağır darbelerini indiriyoruz.
Sadece son 3 senede, 28’i kırmızı listeden 537 sözde üst düzey teröristi etkisiz hale getirdik.
Terör örgütüne katılım oranlarını da 30 yılın en düşük seviyelerine indirdik.
Örgütün bölge halkı üzerindeki baskısı ortadan kalktıkça, tepkiler de daha yüksek sesle ifade edilir oldu.
114 gündür evlatlarına kavuşma umuduyla bekleyen Diyarbakır Anneleri, bu yeni dönemin sembolü haline geldiler.
Diyarbakır Anneleri, terörün acımasız ve vahşi yüzüne ayna tuttular.
Değerli arkadaşlar…
Güvenlik, insanın ihtiyaç hiyerarşisinin ilk sıralarında yer alır.
Kişi nasıl nefes almadan, yemek yemeden, uyumadan yaşayamazsa; kendisini güvende hissetmeden de huzur bulamaz.
Güvenliğin, sadece polisiye tedbirlerle izah edilemeyecek kadar genişbir kavram olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bunun için her fırsatta güvenliğin toplumsal, hukuki, beşeri ve ekonomik boyutlarına dikkat çekiyoruz.
Güvenlik ihtiyacının karşılanmasında, terazinin diğer gözüne muhakkak özgürlüğün de konulması gerektiğini ifade ediyoruz.
Özgürlük – güvenlik dengesini sağlıklı bir şekilde kurmadan arzu ettiğimiz huzur iklimine kavuşamayız.
Elbette her dönemin kendine ait şartları, kendine ait hassasiyetleri vardır.
Ülkenin dinamiklerini dikkate almayan, toplumun tarihi ve kültürel kodlarından beslenmeyen hiçbir düzenleme fayda sağlamaz.
Ancak bunun sınırlarını belirleyen yine hukuktur, hukukun temel ilkeleridir.
Hazreti Ali Efendimizin buyurduğu gibi; DEVLETİN DİNİADALETTİR.
Türkiye, 15 Temmuz gibi, belki de bir devletin yaşayabileceği en büyük ihanet karşısında bile hukuktan, adaletten, anayasadan taviz vermemiştir.
Mesela, Amerika’da 11 Eylül saldırılarının ardından, terörle mücadele adı altında yapılanlarla, ülkemizin 15 Temmuz ihaneti sonrasındaki tavrı kıyas dahi kabul etmez.
Bugün bize hukuk ve demokrasi dersi verenler, kendi canları söz konusu olduğunda, bırakınız asgari hukuk standartlarını, insanlıkla izah edilemeyecek skandallara imza attılar.
Terör örgütleriyle mücadele bahanesiyle, kadın-çocuk demeden sivilleri katletmekten, bir başka terör örgütünü desteklemeye kadar her türlü ilkesizliği sergilediler.
Türkiye, on binlerce vatandaşını kurban vermesine rağmen, ne 35 yıllık bölücü terörle mücadelesinde, ne de 6 yıllık FETÖ’yle mücadelesinde onların seviyesine asla inmemiştir.
Guantanamo gibi, işkence uçakları gibi, hayalet cezaevleri, temel hakların askıya alınması gibi gayri insani yolların hiçbirisine tevessül etmedik.
Biz mücadelemizi tamamen hukuk devleti çerçevesinde yürüttük.
Son 17 yılda geçmişte yaşanan bazı hataların tekrarlanmamasına özel önem verdik.
Terörle mücadelemizi, özgürlükleri güvenlik kaygısına kurban ederek değil, özgürlükleri genişleterek, demokrasiyi güçlendirerek yürüttük.
Devletle vatandaşarasındaki uçurumları ortadan kaldırarak, milletimizin devletine sahip çıkmasını, devletine yeniden güvenmesini sağladık.
Halka tepeden bakan, kendi insanını hor-hakir gören jakoben anlayışyerine, millete hizmeti en büyük şeref gören yepyeni bir paradigmayı devlet yönetiminde hakim kıldık.
Yasakları ve kısıtlamaları kaldırdıkça Türkiye daha güvensiz değil, tam tersine daha güvenli, daha huzurlu, daha özgür ve itibarlı bir ülke konumuna yükseldi.
Değerli arkadaşlar…
Türkiye, demokratik kazanımlarından da, güvenlik alanında elde ettiği başarılardan da taviz vermeden hedeflerine doğru yürümeyi sürdürecektir.
Kimse bu ülkeyi, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat gibi eski vesayetçi günlerine geri döndüremeyecektir.
Milletimizi bir daha üçüncü sınıf demokrasiye mahkum ve mecbur etmeyeceğiz.
Geçmişte bazı dönemlerde yaşandığı gibi, güvenliği bahane ederek, hukukun çiğnenmesine, demokrasinin askıya alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına göz yummadık, göz yummayacağız.
Hem güvenliğimizi tam anlamıyla tesis etmekte, hem de bunu, hukuk ve demokrasi içinde, özgürlüklere sahip çıkarak gerçekleştirmekte kararlıyız.
Bizim anlayışımızda özgürlük ve güvenlik bir birinin zıddı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır.
Sizlerin de kanunları uygularken bu hassasiyetle hareket edeceğinize inanıyorum.
Lütfen şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın; devleti korumanın yolu, öncelikle milleti korumaktır.
“İNSANI YAŞAT KİDEVLET YAŞASIN” ilkesi bizim “KERİM DEVLET” tasavvurumuzun en önemli yapı taşıdır.
Kerim devlet, sadece adalet ve güvenliği sağlamakla kalmaz, aynı zamanda insanına, vatandaşına da sahip çıkar.
Biz insanımızı ne kadar yüceltirsek, vatandaşımıza ne kadar güçlü sahip çıkarsak, devletimiz de o derece büyüyecek, gelişecektir.
Vatandaşımıza güvenlik hizmetinin ne şekilde sunulduğu, en az hizmetin kendisi kadar önemlidir.
Polisin topluma yaklaşımı, devletin vatandaşına yaklaşımının adeta aynası gibidir.
Sizlerden, milletin canına, malına, namusuna kast eden vicdansızlara karşı daima sert ve tavizsiz; insanlarımıza karşı ise her zaman müşfik olmanızı bekliyorum.
Vatandaşla münasebetlerimizde saygıyı hiçbir zaman terk etmeyecek, kanunların bize verdiği yetkiyi kullanırken, asla sınırları aşmayacağız.
Hele hele vatandaşla aramıza duvarlar kesinlikle örmeyeceğiz.
Sizlerden mensubu olmaktan gurur duyduğumuz aziz milletimize en güzel şekilde hizmet etmenizi bekliyorum.
Her birinizden aldığınız eğitimin, üstünüzde taşıdığınız üniformanın, milletimizin ve ailelerinizin sizin için gösterdiği fedakarlıkların hakkını vererek, mesleğinizi en güzel şekilde icra etmenizi bekliyorum.
Karşımdaki bu iftihar tablosunda, milletimizin huzuru ve emniyeti için gece gündüz demeden görev yapacak fedakarlık abidelerini görüyorum.
Bugün burada, gerektiğinde istiklalimiz ve istikbalimiz uğruna gözünü kırpmadan şehadete yürüyecek kahramanları görüyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken akademinin tüm hocalarını, tüm yöneticilerini, mezunlarımızın kıymetli ailelerini bir kez daha gönülden tebrik ediyorum.
Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Allah yar ve yardımcınız olsun.
Hepinize selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.